24 Şubat 2009 Salı







Sevgili Melodi,
Biraz önceki yazismamizda ayrimcilikla ilgili önerdigin bakis açisi aslinda katilmadigim bir sey degil gözlem olarak. yine de normatif olarak kabullenemedigim bir sey. kendimi yanlis anlatmis olmak istemem.
Burda verdigin örnekler gerçekten çok çarpici, üç degisik yasam tarzi ya da "yasam politikasi". Mimarlik mesleginin aslinda bahsettigin japon mimar Ban'in yaptigi gibi bir direnis haline getirilebilecegini hiç düsünmemistim açikçasi. Diger taraftan, Koolhas'in kendi iç çeliskilerini de aslinda oldukça anlasilir buluyorum. Evet, bir sekilde bilgiye ve beceriye sahip olan insanlarin bunlari iktidara dönüstürmesi, ve ekonomik güç saglamasi yasadigimiz dönemde çok normal geliyor bana. Ben böyle davranacagim için degil, ama özgürlükler maalesef çogu kez parayla satin alinabilir oldular -ya da hep öylediyler. Seyahet etmek ya da herhangi bir kar amaci tasimayan etkinlikle ugrasmak icin, sanatci-yazar-yaratici mimar vs olabilmek için para gerekiyor. En temel özgürlügümüz yaratmak olsa da, geçim derdine hapsedilmisiz yani. Bu söylediklerim aslinda çok banal seyler. Arundhati Roy'u çok severim, Küçük seylerin tanrisi'ni okudun mu? en sevdigim romanlardan biridir. Ama eylem biçimi tabii ki çok yetersiz.
Tüm eylem biçimleri yetersiz artik, dünyanin her kösesinde. Benim tam da tezimde calismak istedigim bu. Yeni eylem pratikleri nedir, yaraticiligin yeri nedir akivizmde ve yapici eylemler nasil örgütlenebilir gibi sorular soruyorum kendime. devrim-veya evrimin insanlarin önce kendi hayatlarinda baslamasi gerektigini söylüyorsun. buna bir açidan katiliyorum, ama bir açidan da çok tehlikeli buluyorum. aslinda evet, herkes bir yerden baslayabilir, ama senin de dedigin gibi, petrodolarlar akarken, bir kaç kisinin araba kullanmaktan vazgecmesi yine bir cesit ego tatmininden ileri gitmeyecektir. fakat binlerce kisinin boykotu alternatif enerjilerin kullanilmasina yönelik adimlar attirabilir. bir de su sürdürülebilir kalkinma teranesi var. benim sinirimi bozan, bu yöntemle, iyi niyetli de olsalar, bir takim sirketler, karlarini arttirmaktan ve üretim sekillerini ve ürünlerini kökünden degistirmeden, tüketicilerin vicdanlarini rahatlatmaya yönelik, ve kendilerini varetmeye devam edebilmek için sürdürebilir kalkinma projelerinden bahsediyorlar. bir de üçüncü dünya ülkelerinin durumu var. çin'de ya da hindistan'da henüz arabasi olmamis ve giderek zenginlesen orta siniflar, tabii ki araba satin almak isteyecekler, ekolojikaraba degil, avrupa piyasalarinda artik satilmayan bildigimiz kirletici arabalari satin alacaklar. yani, üretim seklimizi degistirmek, kisisel olarak çabalamak, tüketim anlayisimizi degistirmek belki vicdanimizi rahatlatir, ama dayanisma ve ortak eylemlerin, kitlelerin aktivizminin etkileri kadar kuvvetli olamayacaktir. tabii bu kitlelerin nasil örgütlendigi de önemli, eskisi gibi kemiklesmis, dogmatik ve hiyerarsik yapilar mi yoksa daha cok aglar üzerinden isleyen, bireyin yaraticiligini ve insiyatifini öne çikaran, daha yeni eylem pratiklari mi? bunlarin hepsi kafamdaki sorular.mikropolitiklerin kitlelere yayilmasini nasil saglayacagiz?
çok ilginç bir tartisma konusu aslinda, benim de zihnimi açiyor, istersen otekiokumalar'a yollayip, biraz brainstorming yapalim, ya da en azindan kendi aramizda tartismaya devam edelim.Gunce

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder